23 Ekim 2020

LONDRA'DA ILK GÜNLER VE YAPILMASI GEREKEN EVRAK İŞLERİ




Londra'da 3. haftamız dolmak üzere, neler değişir bilmiyorum ama şuana kadar tek şey hariç herşey oldukça iyi gidiyor. Hava yağmurlu olmasına rağmen Aren'in bebek arabasına yağmurluk geçirip her gün saatlerce yürüyoruz, baştan ayağı sırılsıklam ıslanıyoruz, güneş çıktığı an  parklarda vakit geçiriyoruz, mahallemizi karış karış tanıyoruz.  tabi daha iş güç başlamadı :) 



Peki yolunda gitmeyen konu  ney? ondan bahsedeyim. 
Türkiye'den buraya eşyalarımızı taşımak için  oldukça güvenilir olduklarına kanaat getirdiğimiz   şirket  piyanomu bana  bir CESET olarak teslim etti. Piyanonun bütün iç aksanı birbirine karışmıştı. Mobilyasına zarar gelmemiş bir iki vuruk dışında ama  içi dışına dönmüş fiş takılacak yer yok ortada. Ancak şiddetli bir düşme sonucu bu hale gelebilirdi;  kapağı bozulmuş, tuşlar çelik gövdeden ayrılmış, kullanılamaz hale gelmiş. Enver onlarla yazılı iletişiminde bizim paketlememiz halinde sorun olup olmayacağını sorduğunda %100 garanti ile taşıyacaklarını sıkıntı olmayacağını yazdılar ama şimdi paketleme kusuru diyerek ortalama 25-30 bin tl değerindeki piyano karşılığında sorumluluk almamaya çalışıyorlar ve  bu konu çözülürse buralarda benim için   tamamen huzura kavuşacak.  

bu can sıkıcı ama önemli  konu dışında teknik konulardan bahsedeyim. Ankara Antlaşmasına başvuru yaptığınız an hiçbir şeymiş asıl evrak işleri burada başlıyor. Özellikle Ankara Antlaşmasına kendi başına başvuran iseniz bunları okumakta fayda var. Burada ticari hesap açmanız öncelikli işlemleriniz arasında  yer alıyor ve bunu yapabilmeniz için de üzerinize Londra'da  ikamet ettiğiniz yere  ait faturalar olması gerekiyor, bu süreç de ortalama 3 haftayı buluyor. Üzerinize faturalar ( en az 2 adet ) olmadan ticari hesap açamıyorsunuz, Ticari hesabı internetten açarsanız üzerinize fatura almanıza gerek yok ama aylık kart aidatları biraz daha yüksekmiş. Online açabileceğiniz hesaplardan bazıları MONESE, MONZO REVOLUT...
Sağlık kaydı yine yapılması gereken resmi işlerden, evinize en yakın bir NHS noktasına gidip kayıt için form istiyorsunuz, aile olarak geldiyseniz her biriniz için ayrı formlar veriyorlar.  NHS   Aile hekimliği sistemi düşünün, formu doldursanız da   onun kaydını yaptıra bilmek için de üzerinize yine en az iki fatura, ev kontratı ya da coincil teax  ( burada ev sahibi iseniz  belediyeye ödenene konut vergisi  ) gerekiyor.   İyi tarafı oldu da kayıt yaptıramadan başınıza  acil bir durum gelirse yine de sağlık sisteminden  ücretsiz olarak faydalanabiliyorsunuz . ayrıca çocuklu gelmiş iseniz geldiğiniz süreç itibaren kraliçenin oturumu olan ve Londra'da yaşayan tüm çocuklara hediye olarak haftalık ortalama 20 küsür pound gibi bir yardımı oluyormuş. Bunun oturum sürecine her hangi engel çıkaran bir tarafı da yokmuş.  
  
  Polis kaydı randevusu için yine aylarca sonraya randevu alabildik. bu konuda detaylı bilgiyi met.police.uk sayfasından da öğrenebilirsiniz. İsteyen olursa bu konu ile ilgili de detayllı evrak  bilgisini paylaşabilirim. 
Şirket açılışını  LTD olarak online  olarak danışmanımız aracılığı ile  yaptık biz 2 güne şirket sertifikasını yolladılar. 
diğer önemli husus ise İngiltere'de yaşayan bir muhasebeci ve mümkünse mali müşavir ile çalışmanız . şimdilik hatırladıklarım bunlar.aklıma geldikçe resmi evrak süreçlerini ekleri


11 Ekim 2020

BİR TURNA HİKAYESİ


   LONDRA'YA GÖÇ ile başlıyorum yazmaya, 5 yıl ara verdiğimi görünce kendim de şaşırdım... Bu beş yıl içerisinde epey bir göçtüm durdum aslında. Önce İstanbul'dan  Mardin'e atandım, oradan Urfa'ya , sonra Ankara'ya  ve adı uğurlu geldi sanırım Ankara Antlaşması ile de İngiltere'nin Londra şehrine...

         Bugün birinci haftayı doldurduk burada. Hızlıca geliş sürecini aktarayım.  Atlantis danışmanlığın sahibi  Bülent Bahçetepe'den aldığımız danışmanlık ve sonsuz desteklerle Ankara anlaşmasına başvurduk,  İş planını benim üzerimden yaptılar Keman ve Piyano dersleri vereceğimi, Koro , orkestra gibi müzikal çalışmalar yapacağımı belirten bir iş planıydı bu. Elimizdeki evrakları toplayıp, gerekenleri tercüme ettirip  Bülent beye iletmek dışında hiç bir iş yapmadık. Dünyalar tatlısı eşi Nihal hanımla beraber bize buraya gelmeden önce de geldiğimiz andan itibaren de tüm desteklerini verdiler.  Oturum almakla bitmiyormuş iş, buraya geldikten sonra Bülent bey şirket kuruluşumuzu yaptı. bundan sonrası için de   yapmamız gereken sağlık kaydı, polis kaydı, hesap açılışları gibi resmi işlemler  tek tek listeleyerek,  bizimle online toplantılar yaparak adım adım yönlendiriyor  an itibari ile.

        Ankara antlaşmasına ilk başvuru yaptığımız zaman kirli bilgilerden uzak  sağlıklı bilgi aldığımız en önemli mecra Facebook'ta kurulmuş olan  The London Turkish Meetup  grubu oldu. Üyeler hiç bir ticari kaygı gözetmeksizin   değerli deneyimleri ve  bilgilerini paylaşıyorlar bu grupta. Kafamıza takılan bir çok konuyu bu grup sayesinde çözüme ulaştırdık. Mesela  bunlardan en önemlilerinden biri  Türkiye'den taşıyacağımız eşyalarımızdı. 

         Grupta paylaşılan önerilerden ABS transport  taşımacılıkta karar kıldık.  Londra'ya gelmeden 4 hafta önce eşyalarımızı gelip evden aldılar, çok düzgün ve profesyonel insanlar,  biz kendimiz paketlemiştik, onlar yine de kendi kolilemelerini yapmışlar araç içinde.  kilo başına 3 pound dışında eve gelmek vs için extra talepleri olmuyor. Sadece evde tablo gibi özel değerli eşyalar için extra ücretlendirme yapıyorlarmış. Mesela yağlı boya tablo için fix  30 pound gibi bir fiyat verildi, Elektronik piyanom için fix 200 pound fiyat verildi. Koltuk vs yollayamadık çünkü bir üçlü bir tekli için sanırım 600 pound gibi bir rakam çıktı, biz de büyük eşyaları Londra'dan almaya karar verdik.  Biz sadece bazı mutfak malzemeleri, kitaplar, günlük ev eşyalarımızı getirelim dedik ama bunlar bile  piyano hariç 180 kilo tuttu :) tabi buraya gelince ne kadar doğru yaptığımızı da anlamış olduk. Teslimat için 4- 6 hafta  arası denmişti ve eğer geç kalınmazsa sanırım en yakın 6. hafta yani önümüzdeki hafta elimizde olacak eşyalarımız. 

            Buraya gelmeden yine The London Turkish Meetup grubundan okuyup kendimce çok anlamlandıramadığım ezine peyniri muhabbeti vardı, insan 1 haftada nasıl anlarmış görmüş oldum. Türkiye'de  çok aramadığım bir türdü, zaten yerel olmayan peynirleri daha çok severdim vs ama burada sütün tadının bizim alışık olduğumuz tattan çok daha ağır olması ve sanki girdiğim tüm  market, cafe vs. böyle   kokuyor olması ( bu durum bana has olabilir, çok koku duyarlılığım var ) beni benden aldı, ezineeeee,  çekirdekli zeytiiiin, baldo piriiiinç  modu başladı. Yılda  3 kez yapmadığım kuru fasulye 1 haftada dert olur mu insana? Var bunda bir abartı ama anlamadım :) hiç de gurbet, ayrılık, vatan, millet kafasıyla  gelmedim  buraya ama işte 37 yıllık damak tadı dile kolay :))  Birde eşim  Enver'in gazına geldim " su burada çeşmeden içiliyor " , dedi ve tam 2 gün bulantıdan öldüm, sonra denediğim sular da beni çok rahatsız etti  ve en sonunda kendi damak zevkime göre suyu  Tesco'dan buldu canım ciğerim,  PH düşük bir su ama olsundu :))  dediğim gibi bu benim mide ve koku hassasiyetimle alakalıdır ve tabi   dramatize   edilecek bir durum da değil çünkü bunların hepsini buradaki Türkiyeli arkadaşların  marketlerinden bulacakmışız ama biz 14 günlük karantinaya takıldığımız için şimdilik online sipariş ile kendi damak zevkimize uygun siparişler vereceğiz. Daha sipariş vermedik çünkü  dün buldu  sevgilim  bir adres Robin food diye :)   Bir de aramızda kalsın 3. gün marketlerden topladığım malzeme ile turşu kurmuş olabilirim :)) 

    Önemli bir diğer  konu bizim gibi çocuklu gelenler için ; buraya yerleşmeden 1 ay önceki Londra seyahatimizde  Aren için yanıma tek çeşit yaptığım yemeği   ve 3-5 çeşit  atıştırmalık, oyun hamuru, boyama vs almıştım ama Aren en sevdiği çorbayı yemek istemeyerek bana gol atınca ve biz sabaha karşı 3'te çıktığımız yolculuğumuz  2 saat havalimanı, 4 saat uçuş, 3 saat havaalanında bekletilme ( bebek arabasının geç gelmesi, korona nedeniyle az kişinin çalışıp sınır geçişi kuyruğunun uzaması, Enver'i neden olduğunu bilmediğimiz şekilde bekletmeleri, telefon kaybetmemiz ) olunca en yakın Türkiye yemekleri de oturum kartlarımızı almaya gittiğimiz yerde yani  1 saat uzaklıkta  olunca  yaşanmadan anlatılamaz krizler geldi başımıza. Bu gelişimizde  deneyimli ana olan ben :) 2 çeşit en sevilen yemeklerden yaptım termosladım, uçak bileti parası kadar Macro'dan organik  atıştırmalıklar aldım :)) uçaktan inince bebek arabasını Enver bekledi ve ben Aren kucağımda sıraya girdim, Enver geldiğinde en az 50 kişiyi atlamış oldu ve  böylelikle bu çıkışımız toplamında 1 saat sürmüş oldu. Transferimizi daha önce tanıştığımız Pakistanlı bir şoför ile yaptık. Heathrow - Woolwich arasını 50 pound gibi bir rakama getirdi ( 1.5 saatlik bir mesafe ) . İletişim bilgilerini paylaşabilirim isteyen olursa.    

   Aren daha 2 yaşında ve Londra'da kreşler 3 yaş sonrası ücretsiz. Bulunduğumuz bölgede sitemiz içinde yer alan bir kreşle görüştük ve yarım gün günlük 55 pound, tam gün günlük ise 75 pound gibi bir rakam istediler, biz de evi kreş yapmaya karar verdik, üçüz, dördüz  felan doğurmak mantıklı buralarda  :))  yine olduğumuz yerde çocuk oyun parkı sıkıntısı var bence. bugün bir tane bulduk ama içi bomboştu, sadece yeşil alan dolu ama tipik kaydırak, salıncak vs daha denk gelemedik ki karış karış yürüyüş yapıyoruz sakin zamanlarda. 

     Son olarak dil eğitimi için planlarımdan bahsedeyim; yine bizim gibi Ankara anlaşması ile gelen Melisa Selin ,  enerjisi, motive gücü çok yüksek, çok tatlı bir hocaya ulaştım. Kendisi  Londra'da yaşayan insanlardan online gruplar kurmuş, test yaptı ve beni de o gruplardan birine aldı.  Ayrıca da speaking için bulunduğumuz bölgede bize  yakın kurslar buldum, karantina biter bitmez onlarla görüşeceğiz.  

                Yeni başlangıçlar herkes için hayırlı  ve  tüm hayaller gerçek olsun  !!!



21 Aralık 2015

PEYGAMBERLER ŞEHRİ ŞANLIURFA

                Üç yıldır  Urfa'yı ve etrafını tavaf etmekteyim. Kış neysede yazın Urfa'ya giden deli midir derseniz, evet, zır delidir. Yazını kışını bildiğim şehirle ilgili iki kelam etmemek biraz haksızlık oluyor gibi geldi.
                 Adından da anlaşılacağı gibi Peygamberler şehri Şanlıurfa. Tarihte ilk kurulan  7 kutsal şehirden biri ve çok sayıda peygambere de ev sahipliği yapmış güzel şehir.

    Öncelikle  Urfa'ya 2 günlüğüne gidilir mi diye soranlara da  cevap vereyim... Eğer güneydoğu  turu dahilinde gezecekseniz yapılabilir ama çok yoğun bir program olur.  Urfa'yı gezmek için araba kiralamak en mantıklı hareketlerden biri, çünkü gezip görebileceğiniz çok seçenek var ve arabasız çok zaman kaybedersiniz.  Sizin için bir gezi  planlaması yapıp anlatmaya çalışacağım ŞanlıUrfa'yı.
1. Gün
Bugün erken kalkıp yola düşmeniz gerekecek çünkü yoğun bir programınız olacak :) ilk durak Harran  evleri.


    HARRAN
    İtalya'da unesco koruma alanlarından biri  olan Alberobello kasabasındaki evlerin çatı tarzıyla benzerliği kabul edilen Harran evlerini gezerken beğeneceğinizden eminim ama beni Harran evlerinden çok Harran'daki dünyanın ilk üniversitesi, astronomi gözlem kulesi etkiledi. Aslında yıkık taşlar  içinde harabesi kalmış kocaman bir üniversite diyebiliriz.
 Taşların üzerindeki simgeler, birçok ünlü ortadoğulu bilim adamının burada yaşamış olması, hissiyatı daha fazla arttırıyor. Zamanında  astroloji, matematik, felsefe derslerinin verildiği ve  yandaki fotoğrafta da görülen astroloji gözlem kulesine sahip bir üniversiteymiş.
      Etrafı çevrili fakat  tellerin etrafını  biraz dolanırsanız açık alandan içeri kibarca girip, dikkatlice  gezebilirsiniz. Eğer harran evlerine gitmeden önce oradaki işletmeye telefon açtırırsanız sizin için yemek hazırlatabiliyorlar, bence sabredin ve yemeyin :).

     Harranda yaklaşık 1 ya da maksimum 2 saat geçirirsiniz, sonra ters yöne göbekli tepeye çevirin rotanızı.
harran, halfeti, karagül, şanlı urfa, urfa,
GÖBEKLİ TEPE
GÖBEKLİ TEPE
 İnsanlık tarihini sayısal olarak değiştiren keşiflerden en önemlisi Göbekli tepe buluntularıymış. "Milattan önce 10. ve 9. bin yıla tarihlenen taş devrinin kutsal tepesi", diye tanımlanıyor. 1. dereceden sit alanı, giriş ücretsiz,  aynı zamanda gün doğumu ve batımını izlemek için tercih edilebilir.şanlı urfa, urfa, karagül,
şanlı urfa, harran, halfeti, karagül
                     Göbekli Tepe gezinizide bitirdikten sonra epey acıkacağınız için Urfa merkez'e meydandaki İkiler ciğercisine yol alıp karnınızı bir güzel salaş ama lezzetli mekanda doyurun. Kebap yok ama ciğerleri, böbrek, yürek ve varsa terbiyesiz tavuk isteyin. :) doğru duydunuz Terbiyesiz tavuk :) terbiyesi oldukça iyi deneyebilirsiniz.
       Yemeğiniz bittikten sonra çay için acele etmeyin. Balıklı göle yürüyerek 5-6 dakikada ulaşacaksınız.

BALIKLI GÖL    
Şehirde gezilecek en gözde yer ünlü balıklı göl ve çevresi.
       Tarihi hikayeler kısmında   kes kopyala yapıştır bilgilerini  okumayı sevmediğim için bende bunu kendi okuyucularıma yapmak istemiyorum ama Balıklı göl deyince Hz. İbrahim, Nemrut ve Ayn Zılha'nın (ayn Zeliha)  hikayelerini ayrıca okumadan gitmemek  gerekir sanırım. Çünkü balıklı gölü gezerken Hz. İbrahimiz Nemrut'a başkaldırışını, ardından ateşe atılmasını ve tam o sırada ateşin suya, odunların  balığa döndüğü efsanesini hissetmelisiniz.
Ayn Zeliha gölü
 Ve  yine efsaneye göre Nemrut'un kızı Zeliha'nın Hz. İbrahim ardından aşkından kendini  ateşe atmasını ve onunda hemen balıklı gölün yanındaki çok daha sakin ve mistik bir göle dönüştüğünü bilmelisiniz. İşte keyif çayları tamda bu göl yanında yani Ayn Zeliha gölünde içilir.
              Gölü gezdikten sonra yeşillik alanda içtiğiniz çay size enerji verdi ise yine  "ikiler ciğercisi" nin önünden başlayan arkalarına devam eden eski sokaklarda kurulmuş bakırcılar, kumaşçılar ve tütütüncüler çarşısı var, hem gezip hem alışveriş yapabilirsiniz.Tüm günün yorgunluğunu da   kime sorsanız size gösterecekleri "Gümrük Hanı"nda   Urfa'da  yapılan en güzel menengiç kahvesini içebilirsiniz.
 
2. gün   BİRECİK ve HALFETİ
    Sabah erken kalkıp   gördüğünüzde beğeneceğiniz bir mekan da kahvaltı yapmanızı önereceğim.  Bu mekanın adı : " La foresta bistro". Karaköprü tarafında doğal park alanı içerisinde  manzarası ve  yeşillikler içinde olması açısından da  çok güzel bir mekan. Otelde kalıyorsanız eğer, kahvaltı hakkınızı feda etmeye değdiğini göreceksiniz. Mekanı bulmak içinde Navigasyona ihtiyacınız olacak.
bilecik, village, turkey bridge, karagül
Birecik 
     
  
  Kahvaltı bitince Birecik'e doğru yola çıkın. Eski Birecik'i,mahalle aralarını, kalesini  gezebilirsiniz. Birecikte kel aynak kuşları merkezi  var görülebilir ama  eski birecikte gezmemek, tepesine çıkıp Fırat'ı izlememek kayıp olur. 





HALFETİ
halfeti, peygamberler şehri, son dakika, karagül dizisi, karagül
halfeti, peygamberler şehri,şanlıurfa, karagül dizisi, karagül










  Halfeti' ye gelince sular altında kalmış bir şehir göreceksiniz.Son yıllarda Karagül dizisinden  izleyenler daha da  iyi bilir..
Bir şehrin üzerinde teknelerle gezmek gerçekten iç sızlatıyor ama kesinlikle görmek gerekir. O köprüyü sallana sallana yürümek gerekir.



halfeti, peygamberler şehri, şanlıurfa, karagül dizisi, karagül




Şehir gezisi için tekneler var, isterseniz sadece size ait tekne tutabilirsiniz ya da toplu birşekilde tur yapılan  tekneleri seçebilirsiniz. Eğer toplu teknelere binmek isyemezseniiz onun  yerine toplamı 40-50 tlye size ait küçük bir tekne tutarsanız daha fazla zevk alabilirsiniz çünkü büyük teknelerde ne yazıkki boğaz turlarındaki gibi  gümbür gümbür müzik yayını yapılıyor. Kendinize özel teknede gezerseniz  suyun sol yanında yaşlı bir amcanın minik çay bahçesine gidip odun  ateşinde  çay içip dönebilirsiniz. Biz gittiğimizde amca sobaya çayımızı koyup işi var diye gitti :) o kadar doğal ve tatlı bir adamcağızdıki bayıldık.
halfeti, birecik, sular altındaki şehirler, karagül, karagül dizisi
       Sular altında kalmış bir caminin minaresinin yanından geçiyorsunuz, bir şehrin üzerinde geziyorsunuz, gerçekten can  sıkıcı ve üzücü bir hissiyat.
halfeti, karagül, karagül dizisi
Turunuz  bitti  ve artık karnınız aç, özel bir tekne kiraladıysanız, sizi  direk restaurantta indirebilir. Size önerim  adından başka nedenlerle  pek hazetmediğim 'Başkanın Yeri'  ni seçebilirsiniz.Burada soslu alabalık deneyin.  "Alabalık yenir mi? tatsız tuzsuz balık", demeyin...Yalnız şöyle bir durum var ben ilk gittiğimde 'Başkanın Yeri'nde  kişi başı 15-20 tlye çok lezzetli balık, salatalar yiyip  ve içeceklerimizi içmiştik.
nights, food, karagül, karagül dizisi
                İkinci gidişimizde başka bir mekanda hiç menü bakmadan oturup aynı şeyleri yediğimizde kişi başı fiyatı 40 tl olunca epey şaşırdık çünkü kesinlikle lezzet de , servis de daha kötüydü.
 Tabi bir gerçek varki fiyatlar çok çok uygun ama önemli olan memlekette turist muamelesi görmemek hatta turistlerinde bu muameleyi görmesini engellemek.
                 Çok kısa ve öz anlatmak istedim Urfa'yı. Zaten araştıp günlerinizi daha fazla da  doldurabilirsiniz, ben en temel gezme yönteminden bahsettim.
             Yazın sıcakta buharlaşmak istemiyorsanız nisan mayıs ya da ekim, kasım gibi gezin Urfa'yı.  gerçekten inanılmaz sıcak, belediye önünde 55 derece hissedilen bir de araç kullanırken çok dikkat edin. unutmayınki kırmızı ışıkta bir ambulans, iki itfaiye, üç Urfalılar geçer :) birde araçta  ayna kullanmayı pek sevmiyorlar.
     Metropoller  ve yazlık il-ilçeler hariç birçok bölgeye  ramazan ayında gitmemekte yarar var, çünkü lezzet durakları akşama kadar kapalı.
peygamberler şehri, şanlıurfa, camel
Yemek ve gezmek için Alternatifler :
          Urfa merkeziçindeki  müzelerden bahsetmeyeceğim ama ilginizi çekerse birkaç müze ziyaret edebilirsiniz.
       Arabanız varsa Eyüp Peygamberin makamını ziyaret edip, yüzünüzü oradaki kutsal sayılan suyla yıkayabilirsiniz.
       Israrla yemek için önereceğim mekanlardan biri:
 Akşam yemeğinizi Sporyum Ocakbaşında - haritasını ekliyorum  patlıcan kebabı yiyerek geçirebilirsiniz. Yanında gelecek  bir sürü ikram ile hoşunuza gidecek bir mekan. ( https://plus.google.com/local/Refahiye%20Mh.,%20%C5%9Eanl%C4%B1urfa/s/Sporyum%20Ocakba%C5%9F%C4%B1?
       Urfa'da son keşiflerimden biride Manici Otel'in restaurantında yediğim Arap mutfağına ait mezeleri ve yemekleri oldu. Hem mekanın iç mimarisi hem de lezzet birleşince harika bir  akşam yemeği sohbeti gerçekleştirebilirsiniz. Aynı zamanda yemekte şarap da tercih edeceğiniz nadir mekanlardan biri.
       Yine çarşıda Belediye binasına çok yakın  tarihi mutfaklardan  Gülhan restaurant'da  yemek yiyebilirsiniz.
       Tatlı için Urfa'da kaldığınız sürede gidip mekanlarında yiyebiliceğiniz adreste Üstüneller tatlıcısı. Havaalanında da var ama kendi yerlerinde keçi sütünden yapılan dondurma eşliğinde çarşıya yakın  ara sokakta yemek daha nostaljik olacaktır.
gl=tr&hl=tr ) https://plus.google.com/local/Refahiye%20Mh.,%20%C5%9Eanl%C4%B1urfa/s/Sporyum%20Ocakba%C5%9F%C4%B1?gl=tr&hl=tr )
Birecik, şanlıurfa,  peygamberler şehri
şanlıurfa, peygamberler şehri, birecik
şanlıurfa, peygamberlerşehri, birecik

6 Aralık 2015

Günübirlik Karaağaç köyü, Gölyazı ve Uluabat Gölü

voyage,village,house,nostalgia, gezi,gezimanya, gezi fırsatı, şehir fırsatı, son dakika
Sevgili dostum Seloşumun fotoğraf gezi kulübü ile günübirlik  gideceği Karaağaç köyü, Gölyazı,Uluabat gölü  gezisine  ben ve Pınar'da dahil olduk. Sabah 7'de Bakırköy'den hareket eden minibüs ile günübirlik turumuz başladı. Kadıköy'e kadar gelecek kişileri toplayarak feribot ile yalovaya geçtik, oradan da öncelikle Karaağaç köyüne gittik.
 Aynı zamanda kuş gözlem merkezi olan bu köy sessiz sakin çok küçük bir yer, zamanlaması iyi yapılırsa leylekler felan izlenebiliyomuş
şehir fırsatı, gezi , son dakika, grupanya, şehir fırsatı, günübirlik turlar
  Karaağaç köyünden sonra tekrar minibüslere binerek 10 dakika sonra Gölyazı'ya ulaştık. Küçük bir balıkçı kasabasın en kalabalık günlerinden biriydi çünkü bir yarışma vardı.
Fotoğraf Kulübünün hocası bizleri otobüste köy halkı kadınlarının, fotoğraf çekenler yüzünden artık bunalma noktasında olduklarını ve bundan rahatsız olduklarını, izin almadan fotoğraf çekmemiz gerektiğini söyledi. Ben de bu yüzden kedileri çektim :)
şehir fırsatı, village, comedy cats, fun cats
 


Saatin öğleyi bulması nedeniyle sahilde biraz yürüyüp kendimize yemek yiyebileceğimiz bir yer aramaya başladık.Hava soğuk olduğu için tercihlerimizden biri yemek yiyeceğimiz yerin menülerinde  çorbanın da olmasıydı.

   
  Gölyazıya girerken bir köprü üzerinden yürüyorsunuz, köprü bittiğinde solunuza doğru devam ettiğinizde "tarihi hamam" yazısını göreceksiniz.
Biz gördük ama hamam diye oralı olmadan yiyecek birşeyler bakınmaya devam ettik ki kapıda oturan çok tatlı bir bayan bize yardımcı olabileceğini söyledi.Şansımıza ona denk geldik yoksa orası hamam diye geçip gidecektik. Nostaljik bir mekan, ortada soba yanıyor, salon içinde mavi beyaz renkler ağırlıklı, duvarlarda tarihi objeler asılı. Yemek seçeneklerini sunan bayan arkadaşa çorba da istediğimizi söyledik. "Çorba yok ama içerseniz size ev tarhanası yapayım hemen", dedi.
Öncesinde çiğ börek siparişimiz geldi, çok çok başarılıydı.
Zaten  20 dakikada  çorba da  hazırdı ve içtiğim en güzel tarhana çorbalarından biriyi. El açması mantıları ile patlayacak kadar yedik ve çok çok memnun kaldık. Kahvelerimizi içip, fallar bakıp  sonra da tarihi hamamın iç kısımlarını gezdik.
 Öncesinde sayfasını ziyaret etmek isterseniz web adersi bu:www.kahveala.com.tr.
Ve yağmur ile beraber  tekrar sokak aralarını gezdik ve yeniden sahile indik.  Gerçekten çok küçük yerleşim merkezleri, dönüp dolaşıp aynı noktaya ulaşmış oluyorsunuz ve yine geze gezenköprüye geldik."Hava soğuk şu kahvehaneye kadınları alıyorlar mı?", derken, bir baktık içeri girip okey oynamaya başlamışız. 5 kadın bir kahvehanede yaşlı amcalarla, çok rahat, keyifle vakit geçirdik.  Akşam 17:00 gibi tekrar dönüş yoluna geçtik.Liseden beri yaklaşık 20 yıldır dostluk eden 3  kafadar,  yani biz  için bu gezi  gerçekten  keyifliydi,  çünkü hem paylaştıkça çoğalıyorduk hem de  iki çok tatlı  kadına daha sahip olduk...

9 Ağustos 2015

SELÇUK / ŞİRİNCE KÖYÜ

günübirlik gezi, gezilecek yerler ,village, virgin mary10.07.2015
           Araba ile 3 kadın ve  2 minnak oğlan  Istanbul'dan Selçuk'a araba ile yola çıktık. Ablam ve ben değişmeli olarak şoförlük yaptık.Sabah 7:00'de  İstanbul-Bandırma arabalı feribotu ile yolculuğumuz başladı. 2 saat 10 dakika sürüyor deseler de 2.5 saatte Bandırma'da olduk. Öğlene doğru  yol üstünde yemek için durakladık;  kötü yemekten dolayı tüm gün  midem ağzıma geldi . Güya lezzet durağı belirleyeceğiz :)) Manisa girişinde yolda her yerde reklam afişlerini görünce, "iyi bari buraya  gidelim yiyelim",  dediğimiz "Kervan" diye bir lokanta. Evlerden uzak, temizlik sıfır ve  üzerine ayranı bile mi berbat olur?patatesli  gözlemenin içinde çiğ çiğ duran patates rendesini saymayayım hele mercimek çorbası sipariş ettik ama tuz çorbası geldi diye hiç yakınmayayım :) yani olur da görürseniz girme gafletinde bulunmayın midenize yazık. Mola sonrası yolumuza devam ederek İzmir üzerinden Selçuk'a geldik. Bandırma'dan itibaren ortalama 110  km hız ile 5 saatte otelde olduk. Sadece 1 gün kalacağız diye oteli çok da araştırmadan booking'den rezerve etmiştik.  Hitit otel. ( http://www.hititotel.com/) .Personel, özellikle de  bayanlar  süper ilgili, çok güler yüzlü, yardım sever insanlardı. Bizim çocukların manyetik hamuruna mıknatıs bile buldular.
             Otele eşyalarımızı bırakıp, birazda çocuklara havuz keyfi yaptırıp direk Şirince'ye geçtik. Şirince'ye daha önce 2 kez daha gittim; ilk gittiğimde o köyde ev almak, 2. gittiğimde o köyde otelde kalmak istemiştim. Bu kez gittiğimde kaçmak istedim, yani çok değiştiğini gördüm.

Evler aynı ev, yolları aynı taştan yol, insanları yine güler yüzlü insanlar ama ticarethane içine düşmüşüz gibi hissettik. Hani çarşı ya da pazar olur ya, yan yana sıralı bir sürü tezgah, tepede de gölgelik için gerilmiş kumaşlar, kararmış  pazara dönmüş sokaklar. Herkes kendi tezgahına dikkat çekmek için çok nazikçe tezgaha davet ediyor ama bu rahatsız edici hale geliyor çünkü herkese açıklama yapıyorsunuz yol boyunca.
Annem ilk kez göreceği için tarihi Kiliseye gidelim dedik, tabelalı kapıdan girdik, kilise restorasyon için muşamba ile çevrilmiş, duvarının dibine cafe yapmışlar, foto çekmeyi yasaklayan tabela asmışlar ( kafeyi çok orijinal görüp görüntülenmesini istememişler, ki hiçbir numarası yok) , alanın kalan kısmını, tarihi mahzeni de yine satış yeri haline getirmişler.  İnsanların geçim kaynağı, sadece bahar ve yazları satış yaptıklarını düşününce çok sert eleştirilemiyor ama her ne olursa olsun bu kadar ruhu ticarileşmemeli diye düşünüyorum. Bir köyü, belediye sabit pazarı gibi gezmek en azından benim çok hoşuma gitmedi.
           Eskiden de satış vardı ama bu kadar kötü hissettirmemişti. Hatta diğer satış yapan incik, boncuk ve  bitki kuruları satanlara göre şarap satanlar biraz daha geride kalmıştı diye bilirim. Şirince özellikle meyveli şarapları ile de meşhur  ve bende bunları çok sevdiğim için kavun ve ayva  şarabı almak istiyordum ama yemin ediyorum diğer tezgahlara  yoğun davet edilmekten hiçbir dükkana girmek  içimden gelmedi.En son arabaya giderken güleryüzlü efendi bir çocuk "abla denemek ister misiniz?" deyince,  tatlı beyaz şarap aldım hızlıca :)
wine, handmade wine, Şirincenin ruhuna fatiha okuyup,  Matematik köyüne ziyarete gidelim dedik ama tam köşe başında esnafa yol sorduğumuzda  "yol yapımı var gidemezsiniz", deyince biz de  otelimize doğru yola koyulduk.

Şirince gezisinden tekrar otelimize döndük. Oteli sadece  Oda + kahvaltı olarak verdikleri  için akşam yemeği ile ilgili resepsiyondakiler  bize önerilerde bulundular ve otelde açık büfe olarak açılan yemekten yararlanmak istersek  kişi başı 25 tl olduğunu belirttiler ve çocuklara da para almadılar. Onların güler yüzü hatırına otelde yiyelim dedik ve o kadarda  iyi yapmışızki. Tencere yemekleri, çok bol çeşit  lezzetli salata barları ve o salata barın kabak çiçeği dolması, yine tatlıları oldukça başarılıydı  ve yemek sonrası  hiç rahatsızlık yaratmadı.


Selçuk merkeze gitmek isterseniz, sevimli küçücük  bir yer.Güzel bir park ve bolca dondurmacılar var.
         Yemek sonrası Sibel ile yürürken karşı yönümüzden bize doğru yürüyen biri çocuk 3 kişiden  genç olan  kadın birden ; "siz ne yöne yürüyeceksiniz", diye sordu  :) bizde "bilmiyoruz", deyip güldük ve elindekilerini sonradan,  annesi olduğunu öğrendiğimiz kadına uzattı " siz gidin ben kızlarla yürüyeceğim", dedi ve beraber yürüdük. Allahım o nasıl tatlı, iyi yürekli, hayata sımsıkı tutunmayı başarmış, pozitif ve neşeli bir kadındı anlatamam. Çok güldük üçümüz yol boyunca, birde farkettik ki "kızıla boyalı saçlar"  kıvamında çıktığımız  hava,  kararmış ve biz elimizde içecekler, yanında da  çekirdek çitlerken   otel önünde banklarda  kendimizi unutmuşuz. Uzun yıllardır tanışır gibi muhabbet ediyoruz. Çok tatlı bir arkadaş sahibi olduk ve gerçekten o otelde kalmamızın nedeninin, tatlı Selin'in yaşama olan inancını öğrenmek  olduğunu da  anlamış olduk :) amma uzun cümle oldu :))
cats and dogs, fun cats, comic cats, comedy cats





Ve sabah  erken çıkılacak  yol için uyuma vakti gelmişti bile....











trip,travel,turkuy,selcuk
       
     
 
      Selçuk'ta gezeceğiniz yerler arasında Meryem Ana, Efes harabeleri, Yedi Uyuyanlar,  gibi yerler var.

   
       Yedi Uyuyanları başı boş bıraktıkları için para almıyorlar ya da para almadıkları için başı boş bırakmışlar.


trip,travel,traveller,














Efes'te Giriş ücretleri 25-30 tl arasnda.  Sibel ve ben de daha önce birkaç kez gördüğümüz için
protesto edip para vermemek için girmedik :) 
Selçuk'ta giriş ücretleri yüzünden  Rusya'da saydığım lafları geri aldım. Banka kartına ücretsiz, yanımızda 3 tane vardı ama herkesin kartı olacak diye kural yok ve 30 tl nedir?  








SIRADA KÜÇÜK NOTLAR:
  • Dönüş yolunda Selçuk'da çöp şiş yemek gerektiğini öğrendim ama artık bunu öğrendiğime geç kalmıştım :) siz unutmayın :) 
  • Biz Fethiye'ye gitmek için yola çıktık ve ilk Şirince'de konakladık.Bir günde  uzun yola gitmek yerine,yolu ikiye bölerek hem daha çok gezmiş olun hem de en önemlisi  trafik kazalarından korunun 
  • Şirince ile ilgili olumsuz gözlemlerimi unutun :) siz belki başka hissedersiniz
  • Aşağıdaki annecik  otelin gözlemindeydi. ama siz yanınıza belki su ve mama alıp yolda karşılaşacağınız bir cana yardım edersiniz. Yol kenarlarında çokça karşılaştık.
new born, new mother, babies dog, baby dogs